Dün, dünya kamuoyunun aklı son yılların en büyük istismar davası olan Einstein rezaletindeydi belki ama bir kulağı da Lahey’deydi muhtemelen. Çünkü kentteki Uluslararası Adalet Divanı (UAD), Gazze Şeridi’ni yaklaşık 100 gündür bombalayan, işgalci İsrail hükümetini, “Filistin halkına karşı soykırım yapmak” suçundan yargılamaya başladı. İki gün sürecek davayı 84 sayfalık bir başvuru ile Güney Afrika açmıştı.
Güney Afrika’nın bu amaçla başlattığı imza kampanyasına destek veren ülkeler arasında Malezya, Türkiye, Bolivya, Nikaragua, Maldivler, Venezüella, Namibya, Ürdün, Fas, İran, Bangladeş, Pakistan ile Suudi Arabistan da bulunuyor. Kampanya bildirisinde, 7 Ekim’den bu yana Gazze’de her gün ortalama 115 çocuğun öldürüldüğüne dikkat çekilerek UNICEF sözcüsü James Elder’ın Gazze’nin “çocuklar için bir mezarlık” haline geldiği şeklindeki sözlerine de yer veriliyor. İngiliz siyasetçi, İşçi Partisi eski lideri Jeremy Corbyn de Güney Afrika’nın başvurusunu destekleyenler arasında yer alıyor.
DİVAN ÜÇ SAAT DİNLEDİ
Dün, ilk oturumda UAD’nin 15 yargıçtan oluşan heyeti davayı Güney Afrikalı hukuk ekibinden üç saat boyunca dinledi. Heyet bugün de İsrail devletinin savunmasını dinleyecek, ardından davayı değerlendirerek karar vermek üzere oturuma ara verecek. İsrail, dava bağlamında Uluslararası Adalet Divanı’nda kendisini temsil etmesi için İsrail Yüksek Mahkemesi eski başkanı emekli yargıç Aharon Barak’ı seçmişti.
SOYKIRIM NİYETLERİ BELLİ
Başvuruda İsrailli yetkililerin soykırım niyetlerini belli ettiklerine yönelik iddiası kesinlikle doğru. 5 Ocak tarihli yazımda buna şu örneği vermiştim: “Şubat 2008’de dönemin İsrail Savunma Bakan Yardımcısı Matan Vilnai, Gazze’deki Filistinlileri “holokost” (Soykırım) ile tehdit etmişti örneğin. İsrail ordu radyosuna verdiği bir röportajda Filistinliler için ‘Kendilerine daha büyük bir shoah (İbranice’de Soykırım) getirecekler çünkü biz kendimizi savunmak için tüm gücümüzü kullanacağız’ demişti Vilnai”.
Güney Afrika’nın başvurusunda Divan’dan “Filistin halkının Soykırım Sözleşmesi kapsamındaki haklarına daha fazla ciddi ve telafisi mümkün olmayan zarar gelmesini önlemek ve İsrail’in Sözleşme kapsamındaki soykırım yapmama, önleme ve cezalandırma yükümlülüklerine uymasını sağlamak için geçici tedbirler” alması talep ediliyor.
Aralarında İsrail’in de bulunduğu 153 ülke tarafından imzalanan Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılmasına İlişkin Uluslararası Sözleşme, 9 Aralık 1948 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilmiş, 12 Ocak 1951 tarihinde yürürlüğe girmişti. İsril, kendi imzaladığı anlaşmayı 7 Ekim’den bu yana ihlal ediyor.
Uluslararası Adalet Divanı’nın kararları tüm imzacı devletler için bağlayıcı, sadece soykırım suçunu işlememekle değil, aynı zamanda önlemek, cezalandırmakla da. Bakalım İsrail de, olumsuz olması durumunda kararı Rusya gibi tanımazlık edecek mi?
Kararın İsrail lehine ya da aleyhine olmasından çok, İsrail’in 21. yüzyılda “soykırım”la suçlanması son derece çarpıcı. Dünün, en korkunç vahşetinin kurbanlarından birinin bugün sivil katliamcısı ya da soykırımcı haline gelmesi de bir o kadar düşündürücü.
Bakalım bugün neler olacak davada.
İzleyebilirsem, yarın yazarım.